Bir Nato Müdahalesi Olarak Libya

Tunus’ta 17 Aralık 2010 tarihinde, Muhammed bin Buazizi kendini benzin dökerek öldürmesiyle başlayan halk hareketi, Zeynel Abidin bin Ali’nin eşiyle birlikte 14 Ocak 2011 de Suudi Arabistan’a kaçmasıyla 23 yıllık iktidarını kansız bir şekilde sonlandırdı. Bu halk hareketlerinin kısa bir sürede Ortadoğu’nun tamamında domino etkisi yaratarak, ilerleyeceği tahmin ediliyordu. Bu beklentiyi doğrulayan başka bir gelişmede Mısır’da 31 yıldır iktidarda bulunan Hüsnü Mübarek’in 11 Şubat 2011 deki istifası olmuştur. Mübarek’in istifasından yalnızca 4 gün sonra 15 Şubat 2011 tarihinde Fethi Tarbel isimli insan hakları aktivistinin tutuklanmasıyla birlikte Libya Bingazi’de protestolar başlamıştır ve hızlıca diğer şehirlere sıçradı. Büyük uluslararası petrol şirketlerinin en çok faaliyet gösterdiği Sirenayka; boruhatlarına ev sahipliği yapmaktadır. Kaddafi halk ayaklanmalarını Bingazi’den patlak vermemesi için ciddi bir çaba sarfetmiştir. Bingazi’de önemli bir rol oynayan “Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi” , CIA tarafından finanse edildiği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kaddafi şiddeti ve baskıyı arttırarak; hatta paralı askerlere başvurarak büyük medya şirketlerinin kendisi aleyhine yapılan propagandayı güçlendirmiştir ve isyanın organizatörlerini kahraman gibi göstermelerine sebep olmuştur[1].17 Şubat 2011 tarihinde ise Libyalı protestocuların bugünü “Öfke Günü” ilan etmesiyle birlikte, protestolar rejim karşıtı bir harekete dönüşmüştür.

Libya lideri Kaddafi’nin bu protestoları bastırmak için; sert güvenlikçi tedbirler almasıyla sivil kayıplar yaşanmaya başladı. Ancak Batı, Libya’da ki olaylara ilk aşamada tepki vermeyerek izlemekle yetindi fakat muhalefetin Libya’da ki petrol kaynaklarının bulunduğu şehirleri ele geçirmesiyle birlikte; Batı Kaddafi’ye acil ateşkes çağrısında bulundu.[2] Batılı Devletlerin Kaddafi’ye ateşkes çağırısından kısa bir süre sonra 26 Şubat 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Libya’ya ambargo uygulanması hakkında hazırlanan 1970 sayılı karar tasarısı 15 üye ülkenin oybirliğiyle uygulanmaya konuldu. Ancak Muammer Kaddafi’nin çıkan kararı dikkate almayarak,  mualifleri bastırma amacıyla yapmakta bulunduğu sert müdahelelere devam etmesi üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Libya hakkında tekrar toplanarak 17 Mart 2011 tarihinde 1973 sayılı kararı ile birlikte “Libya’nın hiçbir yerinde, herhangi şekilde bir yabancı işgalci güç oluşturmadan gerekli tüm önlemlerin alınmasını; insani yardım amacı taşımayan ve yabancı devletlerin vatandaşlarını tahliye amacı gütmeden yapılan bütün uçuşların yasaklanması, Libya’ya yönelik silah ambargosu uygulanması ve Kaddafi ile birlikte yakın çevresinin malvarlığının dondurulması kararı alınmıştır.[3]

1973 sayılı kararın alınmasından sonra; Kaddafi acil ateşkes kararı talebini kabul ettiğini açıklamıştır lakin Bingazi’yi direniş merkezi haline getiren mualifleri Kaddafi tehdit etmeye devam etmiş ve radyo konuşmasında Batılı ülkelere, herhangi bir askeri müdahalenin açık bir saldırı olacağını vurgulamıştır.[4]

El Cezire’nin Kaddafi güçlerinin Bingazi’ye saldırdı haberi ve Libyalı mualiflerin oluşturduğu Ulusal Libya Konseyi’nin sözcüsü Halit El Sayeh’in kentin batısından girildiğine dair basın açıklaması; uluslararası toplumun hareketlenmesine sebep oldu. Bunun üzerine Libya Dışişleri Bakanlığı, “Ateşkes gerçek ve güvenilir, Libya Hava Kuvvetleri saldırmıyor.”

ifadesi ve Libya resmi haber ajansının El-Kaide’nin Bingazi’de ki saldırdığına dair yayını ve hükümet sözcüsü Musa İbrahim’in isyancıların köy ve şehirlere saldırılarını asker yapmış gibi göstermeye çalıştığı iddiası yankı bulmamıştır. Kaddafi’nin Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiği, Amerika Birleşik Devletleri’nin, Birleşmiş Milletler nezdindeki büyükelçisi Susan Rice tarafından açıklanmıştır. Bu süre zarfında Amerika Birleşik Devletleri’ne ait olan 6.filo adındaki donanmaya ait bazı gemilerin, Libya açıklarına demir atmıştır. 19 Mart 2011 tarihinde; ABD, AB(Avrupa Birliği) ve Arap Birliği üyesi ülkeler Birleşmiş Milletler’in verdiği yetki çerçevesinde Libya’ya yapılacak askeri müdahaleyi görüşmek için Paris’te toplandılar. Aynı gün içerisinde, NATO’nun karar organı olan Kuzey Atlantik Konseyi, NATO’nun Paris’te aldığı karara göre bir yol çizeceğini belirtti.[5]

Fransa ev sahipliğinde yapılan Paris’teki zirveye BM Genler Sekreteri Ban Ki Mun, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, İspanya Başbakanı Jose Louis Rodrigues Zapatero, Katar Başbakanı Şeyh Hamad bin Cassim el Tani ile Irak,Ürdün ve BAE Dış İşleri Bakanları da dahil 22 lider katıldı. Zirve sonunda Sarkozy, sivil kayıpların önlenmesi için vakit kaybetmeksizin askeri müdahale kararı alındığını duyurdu. Ancak uygulanan silah ambargosunu denetlemek için, NATO görevlendirildi. Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Bakanı Hilary Clinton, Libya’ya yapılacak olan operasyona destek vereceklerini ancak kara kuvvetlerini kullanılmayacağını ifade etti. Ortak bildirinin açıklanmasının hemen ardından zirve devam ederken Libya üzerinde keşif uçusu yapan 20’ye yakın Rafael cinsi Fransız savaş uçakları bombardımana başladı. Fransa’nın müdahalesinin ardından Libyalı muhalifler, NATO ve BM kuvvetleriyle işbirliği içerisinde olduklarını açıkladı. Kaddafi, Libya’ya yapılacak bütün askeri operasyonları Haçlı Seferi olarak nitelendireceğini ve bu “emperyalist” Haçlı Seferi’ne karşı Libya halkına 1 milyon silah dağıtacağını açıkladı ve Akdeniz ve Kuzey Afrika’yı savaş alanı ilan etti.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN.

[1] Libya: Medya neyi gizliyor?Miguel Urbano Rodrigues  çev:Atiye Parılyıldız

[2] Seta Rapor  sayfa 30

[3] http://daccess-dds-nyun.org/doc/UNDOC/GEN/N11/268/39/PDF/N1126839.pdf?OpenElement

[4] SDE Analiz sayfa 2 Yazar: Segah Tekin

[5] SDE Analiz Murat Çemrek

mm

Av. Eren Günday, LL.M.

GÜNDAY HUKUK BÜROSU | LAW FIRM